Yaratmak, günümüzün en büyük eksiği. Tüketim dünyasında kullanıldıkça azalanların arasında kullanıldıkça artanları yapmak elbette zor.
Müzik dinlemek, film izlemek, alkol içmek. Bu yazıyı okumak…
Tüketerek geçirilmiş ömür… Kimsenin var olduğunu bilmeyeceği bir kişi olmak… Bugün 1600’lerde yaşamış rastgele bir kişiyi bilmiyorsak ortaya bir değer koymadan göçüp gittiği içindir.
Tüketmek elbette zevkli, sosyal medya içeriklerini tüketmek, şeker tüketmek, içerik üreticilerinin içeriklerini tüketmek. Dünyanın sunduğu zevk, sefa ve güzellikleri tüketmek.
Peki sadece üretilenleri tüketmek perspektifinden ne zaman çıkacaksın? Tükettiğin şeyleri üreten birileri olduğunu, izlediğin videonun bir içerik üreticisinin üretimi olduğunu, yediğin tatlının bir ustası olduğunu, izlediğin filmin bir prodüksiyon yani birilerinin ürettiği bir hayal ürünü olduğunu, dolayısıyla yapay bir habitatta beslenen, bakılan, kandırılan bir hayvan olduğunu ne zaman kabulleneceksin? Eğer ki sadece tüketiyorsan üzerine alınabilirsin. Alın hatta mümkünse.
Bildiğimiz ünlüleri, mucitleri, bilim insanlarını, kaşifleri ve birçok değerli insanları bilmemizin nedeni dünyaya değer katmış olmaları. Onlar tüketerek geçirselerdi vakitlerini, biz onları bilmezdik. Dolayısıyla tüketerek geçirdikleri maksimum 70 yıllık ömürlerinden ve onları tanıyanlar öldükten sonra hiç var olmamış olurlardı. Neyse ki ürettiler ve “var” lar.
Yaratmak, üretmek, değer oluşturmak nasıl olacak peki bu derece “tüket” denilen yapıda? Biraz daha az tüketerek, biraz daha fazla can sıkıntısıyla başbaşa kalarak…
Canın sıkıldığında film izliyorsun belki, belki sosyal medyada kaydırıyorsun, belki de eğlenmen için oluşturulmuş yerlere gidip eğlence tüketip can sıkıntına geri dönüyorsun. Boş kalmayı tüketerek oyalıyorsun. Bunlar yaratmaya ve üretmeye engel şeyler, tabii ki bunu yapıyorsan yaratamazsın demek değil fakat sürekli canın sıkıldığında bunları yaparsan yaratmayı geçtim birey bile değilsin.
Canın sıkılıyorsa sıkıntınla kal biraz, neden yeni bir bilinç seviyesine ulaşmak isteyenler, yeni şeyler yapmak isteyenler, bir şeyler arayanlar inzivaya çekilir? Çok mu zevk alıyorlar saatlerce uzaklara bakmaktan? Değişmeyen sabit olan şeylere bakmaktan? Bu biraz yabancı bir tanım olabilir çünkü teknolojiyle beraber insanlar sürekli olarak değişen ya da hareket eden şeylere bakarak odaklarını dağıttılar, dolayısıyla can sıkıntılarını sürekli değişik olan, uç olan şeylere odaklanarak oyaladılar. Halbuki can sıkıntısı yaratıcılığın en temel yakıtıydı.
Uzun süre bir manzaraya, basit bir yere bakıp zihni boşta tutarak yaratma özelliği günümüzde kayboldu. En güzel fikirlerin ve çözümlerin duşta, tuvalette gelmesinin nedeni zihnin boşta kaldığı anların yalnız o anlar olacak kadar azalmış olması…
Bu yüzden bazen canın sıkılsa da hiçbir şey yapmamak gerek, bırak da zihin senin yerine işi halletsin. O en iyi kılavuzdur, doğru kullanırsan…
Üretmek, değer oluşturmak bir artı olarak günümüzde parayı da getirir. İnsanların bir ihtiyacını karşılayan ya da yeni bir şey üretenlerin elinde toplanır paralar. Malum herkes tükettiği için üretince işler değişir tabii.
Arada kalkıp volta atmalı, boş boş etrafa bakmalı ve hiçbir şey yapmamalı… Yaratmanın temeli olan can sıkıntısını yaratmalı…