Hayal kurmak güzel bir etkinlik. Dünyanın üstüne çıkıp yukarılarda olmak insana heyecan veriyor.
Üzerine düşündüğünde göreceksin ki, herkesin hayalinde bir ya da birkaç mekan tasviri vardır. Kimisi için bir uzak doğu ülkesinde sisli ve yüksek rakımlı ormanlarda nemli temiz havayı solumaktır, kimisi için gün doğumu öncesi mor lacivert tonlu havanın yavaşça kızıla doğru dönmesidir. Kimisi hep ufuklardadır, ufuğu görür ve ona ulaşmak ister. Ulaştıkça uzaklaşması ulaşmasının imkansızlığında uzlaştırır onu.
Durup düşün biraz, senin hayalindeki mekan tasviri nasıl? Daha önce hiç düşünmüş müydün bunu? Çiçekler var mı mesela? Hangi öğeler kesinlikle bulunmaz? Hangileri olmazsa olmaz? Gece mi gündüz mü? Nasıl bir kokusu var? Ne görüyorsun? Düşün biraz…
Kendince tasvir ettiysen benim tasvirlerimden bir tanesini anlatayım. Bu mekanın bir müziği bile var: güzel bir şarkı
Sıcak bir yaz gecesi, ilerleyen saatlere doğru serinleyen havada rahatsız etmeyen bir ılıklık var. Deniz de aynı rüzgar gibi sakin ve duru. Etrafım zifiri karanlık. Açık denizin ortasında teknedeyim. Karanlığı huzurla bozan şeyse dolunay ve onun parlak yakamozu. Ufuğa yakın olduğunu görüyorum. Ufuğa yaklaştıkça büyümüş, mavileşmiş. Birazdan denizle birleştiğini göreceğimi biliyorum. Denizden gelen ılık kokuyu tekrar tekrar solumaya çalışıyorum. Sonuna kadar tadını çıkarmak istiyorum o anın. Yanımda bu hisleri paylaşabilen, insan canlısının dişi bireyini görüyorum. Etrafıma baktığım kadar olmasa da bu bireyin gözlerine uzun uzun bakıyorum. Bazen biz konuşuyoruz, bazen gözlerimiz. Hayatın güzelliklerinde kaybolduğumuz andayız. Bir an sonrası için bir düşüncemiz yok, o anın konusu sadece o an. Anı yaşamanın sanatını icra ediyoruz. Tabii ki de an, yaşadıkça yükseliyor. Biz de öyle… Dolunay ufka yaklaştıkça kelimelerimiz ve gözlerimiz de yaklaşıyor. Karanlığın içinden mavi-beyaz bir ışık kaynağına bakmak kutsal bir his. Yavaşça verilen ilk busenin ardından dudak sesleri artıyor. Dudakların tadına baktıktan sonra önümüzdeki kırmızı şaraptan birer yudum alıyoruz, tutkuya tat katmak için… Tekrar ve tekrar… Bir daha yaşanmayacak gibi yaşayarak.
Ayın ufuktan kayboluşuyla biten anımız, gençliğimizin tatlı aşkları olarak geçmişimizde yer ediniyor. Dönüp bakıldığında “güzel günlerdi” denilecek bir anı daha…