Sanatikayla girdik bu yıla. Hevesler, hedefler hayallerle girdik.
Çok vakit geçirmedik bu yıl Sanatika, kusurumuz olsun. Yılın yine çok eğlenceli görünen zamanları geldi. Kırmızı yeşil tonlu yılbaşı temalarıyla her yer ışıldıyor.
Hayatı çok ciddiye almışız sanki, gerek yokmuş o kadar da kasmaya. Günler geçtikçe önem azalıyormuş, zaten gidilecek yer belliyken…
Bu yıl neler yaptın? Hangi gurur duyduğun anları yaşadın? Hayat sana neler getirdi ve senden neler götürdü? Kaç günbatımını izledin? Kaç defa güldün? Hangi hedefini gerçekleştirdin?
Peki ya sonraki yıl ne olacak? Daha iyi bir yıl olacak mı her türlü zorluğa rağmen? Daha çok gülecek ve daha özgür olacak mısın? Değerlerine daha uygun yaşayacak mısın? Ya da değerlerini biliyor musun? Özgür olmak umrunda mı?
Hayat skalasında bir çizgiyi daha geçiyoruz. Çizgilerin arası sonsuz sayıyla dolu, sen ne kadar çok alırsan o kadar sonsuz, ne kadar az alırsan o kadar kısa.
Yaş ilerliyor bir yandan, ilerledikçe farklı sorumluluklar farklı ana odak noktaları, farklı sorunlar ve farklı istekler oluyor hayatta.
Dünya keşfetmek için çok büyük, ömür her şeyi tecrübe etmek için çok kısa. Bu kadar çok bilgi, öğrenilecek hakikat, keşfedilecek yerler varken bunların ancak sadece çok küçük bir kısmının çok az bir kısmını kendimizce ’en iyi’ yapmaya koca bir ömür harcıyoruz.
O kadar insan geliyor da çok büyük çoğunluğu zaten hiç olarak gidiyor. Bu çok küçük kısmın çok az kısmını yapıp kendilerince var oluyorlar da, hiçbir anlamı yok. Çark dönsün diye varlar.
Bu şekilde düşününce çoğu insan boş, zaten var olmalarıyla ilgili farkındalığı olmuyor. Dürtü rüzgarı yelkenliyi nereye götürürse… Sen, bunları okuyorsan bunlardan değilsindir. Öyleysen de artık olma bir zahmet buraya kadar gelmişsin.
Yeni yıl hedefi koyan, koyduğu abartılı hedefi 2 haftada bırakan, ‘yeni hayatımın ilk günü’ salaklıklarına girenlerden olma, bunu geçen yıl da konuştuk.
Elbette yol da dümdüz çizgi değil, çıkış da var iniş de. 3 ay düzenli spor yapıp 2 hafta boş kalmış olabilir, devam.
6 ay yapman gereken görevi başarıyla yapıp 1 ay yapamamış olabilirsin, 8. Ayda devam.
Düşme, dinlen. Bırakma, ara ver. Bu şekilde yelkeni dürtü rüzgarına bırakmaz istediğin yöne çevirirsin. Bir şekilde tut yelkeni yeter.
Güzel yıllar var önümüzde, Akdeniz kıyılarında gitar tınılarıyla denizi seyrettiğimiz… Günlerin kahkahalarla, huzur ve muhabbetle geçtiği yıllar…
Ardından farklı bilgi birikimleriyle yeni okyanuslara yelken açtığımız yıllar… Yeni şeyler kurduğumuz, yeni deneyimler, yeni hayatlar…
Belki yeni bir ülkede, tamamen farklı bir serüvene atıldığımız yıllar… Geriye baktığımızda, bir zamanlar da bunları yapmıştık dedirten.
Belki de Özgürlüğü damarlarımızda hissettiğimiz muhteşem yıllar…
Hepsi bütünlüğümüz ve değerlerimiz için. Verdiğimiz tüm emekler, baş ağrıları, uykusuz geceler, stresten bunaldığımız anlar…
Dedik ya ömür her şeyi tecrübe etmek için çok kısa diye, ya sürekli pasif gelirimiz olsaydı da çok erken yaştan itibaren ömrümüzü keşfetmeye ve hakikatin peşinde onu aramaya adayabilseydik?
Neler olurdu? Nasıl bütünleşik olurduk? Değerlerimizi nasıl anlardık? Nasıl kendimizi gerçek bir varlık gibi hissedebilirdik, günümüz “istatistik” insan klonlarından ziyade?
Belki de bir yolu vardır; tutkuların peşinden gidebilmenin, ömrü keyifle geçirmenin, dünya zevklerini tatmanın ve hakikati özgürce bulmanın…
İşte bu yıl Sanatika, bu yıl bu düşüncelerle geçti, tıpkı önceki birkaç yıl gibi. Arayış dedik, tatminsizliğin ufukları dedik, yol dedik, yolda olmak dedik.
Yol ile geçen ömürde yolun kendisi asıl aradığımız dedik.
Yolda artık yeni bir kilometreye geçiyoruz. Geçmiş kilometre acısıyla tatlısıyla, sevgisiyle kahkahasıyla, hüznüyle gururuyla geçti gitti. Önümüzdeki yolun iyi olması için çalışmaya devam edeceğiz.
Yolda neler çıkarsa çıksın karşımıza, en iyi şekilde aşacağız en güzelini biz yaratacağız Sanatika. He bir de, bu yıl daha çok görüşeceğiz Sanatika, arayı bu kadar açmayacağız.
Yeni yılın kutlu olsun. Başarı sağlık aşk 7 7 7 3 2 1 4 1 2 1 2…
Tabii ki de biz bu şekilde yapmıyoruz, yardırmaya devam…