- Sanatika -

Psikoloji ve Sanatın kesişimini keşfetmeye hazır olanlar için bir blog sayfası


Hoşgeldin...

Kahveni aldın mı? Neyse, belki alkol tercihindir. Burada güvendesin. Yeni zihinsel deneyimlere yelken açacağın, kendinden parçalara rastlayacağın sakin bir yerdesin. Belki sıcak bir yaz akşamında, güneş sana bakarak gökyüzüyle vedalaşırken, denizdeki alacalı yakamoz ışıltısı senin içine parlarken burası aklına geldi. Hoşgeldin… Belki de soğuk, kasvetli ve koyu lacivert bulutların olduğu karanlık bir günde, dışarıdan kaçıp girdiğin sıcak yerdesin. Ellerin henüz ısınmaya çalışırken içindeki sanatsallığı doyurmak için buraya geldin. Hoşgeldin… Ya da çok sıradan geçen bir gününe farklılık katmak istiyorsun.

Bir yılı daha sonlandırıyoruz

Sanatikayla girdik bu yıla. Hevesler, hedefler hayallerle girdik. Çok vakit geçirmedik bu yıl Sanatika, kusurumuz olsun. Yılın yine çok eğlenceli görünen zamanları geldi. Kırmızı yeşil tonlu yılbaşı temalarıyla her yer ışıldıyor. Hayatı çok ciddiye almışız sanki, gerek yokmuş o kadar da kasmaya. Günler geçtikçe önem azalıyormuş, zaten gidilecek yer belliyken… Bu yıl neler yaptın? Hangi gurur duyduğun anları yaşadın? Hayat sana neler getirdi ve senden neler götürdü? Kaç günbatımını izledin?

Öğrenciyim...

Öğrenciyim… Öğrenciyim ben… Dersliğim yaşam, öğretmenim tecrübeler, yoldaşım merak ve amacım hakikat. Öğrenmek için ne yapmalı? Okumak? Gezmek? Görmek? Denemek? Deneyimlemek? Yanılmak? Hepsini yapmalı ki öğrenilsin. Hayat hakkında filozoflar ne demiş acaba? Gezenler ne görmüş, neyi deneyimlemiş? Acaba yanılmış olabilirler mi? Başkalarının anlattıklarını okumak, onların tecrübelerinden yararlanmak ve anlatılanları kendine uyarlamaya çalışmak, yolu sadece bilmeye yarar. Yolu bilmekle yolda olmaksa farklı şeyler… Yolda olmak için hayatın içine atılmak gerek. Hayata şöyle ya da böyle diyenler sana rehberlik etse de hayata sataşmadığın sürece, farklı şeyleri yapmadığın sürece hakikatin yolu kapalı olacak.

Yaratmak, üretmek ve değer oluşturmak

Yaratmak, günümüzün en büyük eksiği. Tüketim dünyasında kullanıldıkça azalanların arasında kullanıldıkça artanları yapmak elbette zor. Müzik dinlemek, film izlemek, alkol içmek. Bu yazıyı okumak… Tüketerek geçirilmiş ömür… Kimsenin var olduğunu bilmeyeceği bir kişi olmak… Bugün 1600’lerde yaşamış rastgele bir kişiyi bilmiyorsak ortaya bir değer koymadan göçüp gittiği içindir. Tüketmek elbette zevkli, sosyal medya içeriklerini tüketmek, şeker tüketmek, içerik üreticilerinin içeriklerini tüketmek. Dünyanın sunduğu zevk, sefa ve güzellikleri tüketmek. Peki sadece üretilenleri tüketmek perspektifinden ne zaman çıkacaksın?

Tatminsizliğin ufukları...

Müziği açmadan okuma Bir şeye ulaşmak, başarmak ya da elde etmek için yanıp tutuştun mu hiç? Attığın her adımın o yolda biraz daha ilerlediğini hissettirdiğini deneyimledin mi? Bir şeyleri istiyorsun, arzuluyorsun, arıyorsun. Belki de bir cevap istiyorsun. Hayat hakkında bir cevap, mutluluğun sırrı belki aradığın. Arayıştayken anlamsız gelir yaşamın akışındakiler. Hayat anlamsızdır belki, herkesin yaşadığı gibi mi yaşayacağız ki? Belirlenmiş hayat döngüsünü gerçekleştirmenin neresi “çılgınca”? Bir kere geldiğin hayatın sonunda “ne hayat be…” demeyeceksen neden yaşayasın?

Ben kahvemi aldım..

Aldım valla. Karanlık odamın Fransız balkonlu penceresinden çılgınca yere yetişmeye çalışan karı izliyorum. Ne bu agresiflik dostum sakin biraz, insan gibi yağsan olmaz mı? Bir yere yetişiyor sanki… Müziksiz de olmaz şimdi, ekleyelim şuraya çökertme türküsünün güzel bir yorumunu. İçin bazen kabarır, uzağa bakarsın ama zihnin yukarılardadır. Nefes alıp vermende ortaya çıkar uzun bir alışveriş. İç organların değil de büyük bir evren varmış gibi içinde. Bilmem oldu mu sana? Hayatın anlamlı olduğu anlardır o anlar.

Hayatı planlamak...

Ebru gündeşin Demir attım şarkısında söylediği sözler aslında çok ağır bir yük taşıyor… Güneşin doğuşu, batışı farksız Nasıl yaşanırsa yaşadım… (ben aşksız) Devamı olsa da bu kısım bizim için önemli, paldır küldür yaşamak… Üzerine düşünmeden, ne olduğunu bilmeden; dünyayı, evreni ve kendini anlamadan nasıl yaşanırsa yaşamak… Aşksız yaşam gibi gözükse de parantez içindeki kısmı saymazsak aslında araya sıkıştırılmış bir mesaj var, asıl bizim konumuz olan… Rastgele ve üzerine düşünmeden, nasıl gördüyse öyle yaşamış birinin geçmişe baktığında söylediği şeyler gibi gözüküyor.

Yeni bir yıl...

Yeni yıl planları, yılbaşına doğru her yerin heyecanlı ve tatlı süslenmesi. 2 hafta sonra bırakılacak sporlar, yeni bir ben geliyor diyerek yapılan ve kısa sürede bırakılan hedefler… Sen sen ol, hedeflerin için bir şeyler yapmayı yeni yıla bırakma. Yapman gerekeni yapmaya başlamak için vakit kaybetme. Yeni yıl bir bok getirmeyecek, sen almadığın sürece… 7 dakika kaldı yeni yıla, heyecanlıyım. Bu yıl çok şey öğrendim, çok şey değiştirdim. Değişim için hiçbir şeyi beklemedim.

Hayalindeki mekan tasviri...

Hayal kurmak güzel bir etkinlik. Dünyanın üstüne çıkıp yukarılarda olmak insana heyecan veriyor. Üzerine düşündüğünde göreceksin ki, herkesin hayalinde bir ya da birkaç mekan tasviri vardır. Kimisi için bir uzak doğu ülkesinde sisli ve yüksek rakımlı ormanlarda nemli temiz havayı solumaktır, kimisi için gün doğumu öncesi mor lacivert tonlu havanın yavaşça kızıla doğru dönmesidir. Kimisi hep ufuklardadır, ufuğu görür ve ona ulaşmak ister. Ulaştıkça uzaklaşması ulaşmasının imkansızlığında uzlaştırır onu. Durup düşün biraz, senin hayalindeki mekan tasviri nasıl?

Hoşgeldin...

Kahveni aldın mı? Neyse,belki alkol tercihindir. Burada güvendesin. Yeni zihinsel deneyimlere yelken açacağın, kendinden parçalara rastlayacağın sakin bir yerdesin. Belki sıcak bir yaz akşamında, güneş sana bakarak gökyüzüyle vedalaşırken, denizdeki alacalı yakamoz ışıltısı senin içine parlarken burası aklına geldi. Hoşgeldin… Belki de soğuk, kasvetli ve koyu lacivert bulutların olduğu karanlık bir günde, dışarıdan kaçıp girdiğin sıcak yerdesin. Ellerin henüz ısınmaya çalışırken içindeki sanatsallığı doyurmak için buraya geldin. Hoşgeldin… Ya da çok sıradan geçen bir gününe farklılık katmak istiyorsun.